Her haritada bir burç karanlıkta kalır. Bazen bu burcun içinde gezegenler de olur ve işler daha da karmaşıklaşır.
Haritanın karanlık alanı On İkinci Ev’dir. Ben buraya Sırlar Odası da diyorum. Burada bilincimizin dışında olan, bilinçaltında gizli saklı olan, bizim yokmuş gibi algıladığımız şeyler vardır. Görünmez olanlar burdadır.
Burası bir evin tavanarası gibi, unutulan şeylerin saklandığı yerdir. Bazen sahip olduğumuz bir şeyi unuturuz, daha sonra onu unuttuğumuzu da unuturuz, işte gerçekten unutmak böyledir.
Bir kişinin bilinçdışında olması muhtemel, yani haberi olmadığı, ulaşamadığı, kayıp olan özelliklerimizi de On İkinci Ev’de buluyoruz.
Düşünüm ki, biz aslında kocaman bir köşkte yaşıyoruz ama kendimizi bu köşkün içinde ufacık bir odaya kapatmışız. Bu oda şu anda deneyimlediğimiz dünya. Ancak karanlığın içine yürüyerek aslında ne kadar harika bir köşkün içinde yaşadığımızı farkedebiliriz. Bunun için kendi odamızadan çıkmaya cesaret etmemiz gerekiyor. Dünyamız genişledikçe aslında sonsuz mutluluk için olduğumuzu farkediyoruz.
İnsanın doğum haritasında da sonsuzluğa açılan penceresi On İkinci Ev’de. Ancak bilmediklerimizi bilerek “kaderim bu benim” dediğmiz şeyin pençesinden kurtuluyoruz, inançlarımızı tanıyor ve artık neye inanacağımıız da.
“Bilineni bilinir kılıncaya kadar o hayatınızı kontrol edecek ve siz buna kader diyeceksiniz.”
C. G. Jung